NEW YORK NEW YORK
Dünyanın neresine giderseniz gidin, kalbinizde bir yerde hep New York’a geri dönmek varsa, işte siz New York aşığı olmuşsunuz demektir… New York hep oradadır, sanki sizi içine almış kendine hayran bırakmış ve öylece uzaklaşmıştır. Caddelerin karmaşası, insan kalabalığı, dünyanın tüm renkleri sanki bu şehirde birleşmiştir. Burası New York Amerika’dır ve yerler bulutlara karışmıştır…
Özgürlük Anıtını uzaktan görmenizle başlar herşey, Manhattan arkanızda ve ünlü yeşil kadın gözünüzün önündedir. Filmlerden bir sahnedir o “an”, New York’la tanışmışsınızdır işte sonunda…
New York deyince aklınıza ilk ne gelir; Times Meydanı mı? Yoksa Central Park mı? Ya da belki yıkılan ikiz kuleler… O kadar çok simgesi vardır ki bu şehrin aklınıza hepsi “ilk” gelir ve hiç gitmez aklınızdan..
Güne Central Park’ta uzun bir yürüyüşle başlayıp, her adımınızdan ayrı keyif alıp, ara ara durup dinlenip bol bol da fotograf çektiyseniz daha ne istersiniz…
Parkın ortasından ana caddeye çıkarsanız şehrin en ünlü müzelerinden biri olan Natural Museum of History’de bulursunuz kendinizi. Eğer biraz sıra beklerseniz kendi belirleyeceğiniz bir bağışla girersiniz içeri ya da 16$ verip hiç sıra beklemeden kredi kartınızla alırsınız biletinizi makinadan. Nasıl girerseniz girin girdiğinize değer emin olun… Dünyanın en büyük dinazoru, en büyük kaplumbağası ve yaşamadıklarına inanmakta zorlanacağınız her türlü vahşi hayvan sizi bu müzede bekliyor.
New York’un görülmesi gereken bir diğer müzesi ise MOMA (The Museum of Modern Art). Bu müzede de birçok ünlü sanatçının eserleri sizi bekliyor olacak. Picasso, Van gogh hatta Gaudi bunlardan bazıları… Moma ile ilgili sizlere küçük bir ipucu verebilirim; cuma günleri saat 16:00′dan sonra müzeye giriş ücretsiz, evet yanlış duymadınız! Cuma akşamları elinizi kolunuzu sallayarak giriyorsunuz normalde giriş ücreti 25$ olan bu ünlü müzeye. Ama üzerinizde sırt çantanız varsa uzun bir kuyrukta sıra bekleyip çantanızı teslim etmeniz gerekiyor, benden söylemesi.
New York’ta sokak sokak gezmek istediğinizde yolunuzu bulmakta hiç zorlanmayacaksınız. Tüm sokaklar bir avenue’ya dahil ve sokak numaraları var. Yani 5th Avenue, 25th Street’te gezerken neye ne kadar yakın olduğunuzu anlıyorsunuz, dolayısıyla adres sormak bu şehirde en az yapacağınız turistik aktivite olacak
5th Avenue demişken…. Bol bol yürüyün, bol bol gezin, alışveriş yapmasanız da 5th Av., Madison Av., Park Av. hepsinde vakit geçirin, şehri yaşayın, şehre aşık olun…
Ben hep filmlerde gördüğüm Wall Street’i de merak ettim, oradaki ünlü bankaları, New York Borsasını gördüm. Etrafta koşuşturan, takım elbiseli, şık New Yorklular ve siz aynı filmin içindesiniz işte, hayat akıp giderken siz de yüksek binaların gölgesinde kayboluyorsunuz…
Ve, ve, ve… Her yılbaşı TV’de yeni yılı kutlayan milyonları gördüğümüz, ışıl ışıl, cıvıl cıvıl bir meydan ama meydan demek haksızlık olur bir yaşam biçimi; Times Square. Birbirini kesen sokakları, mağazaları, Broadway Showları, günün her saati sizi kucaklama hazır olduğunu size hissettiren Times Meydanı.
New York’u adım adım, karış karış gezdikten sonra bir de tepeden görmek isterseniz – ki bu New York için mutlaka yapılması gereken bir aktivite sayılabilir – karşınıza iki seçenek çıkar; Empire States ve Rockefeller Building. Empire States daha yüksek bir binadır ama yukarı çıkış sırası fazladır, Rockefeller’in ise en büyük artısı tepesinden tüm haşmetiyle Empire States’in de görülebilmesi ve tüm fotograflarınıza fon olmasıdır!!
Aynı zamamanda Rockefeller, önündeki buz pisti (biz yazın gittiğimizde kapalıydı) dünya bayraklarıyla donatılmış girişi ve içindeki mağazalarıyla başlıbaşına bir semboldür bu güzel şehirde.
Burada yazdıklarımın dışında; İtalyan Mahallesi, Çin Mahallesi, Soho… hepsini gördükten sonra siz de bana hak vereceksiniz ki New York için söylenebilecek son söz “anlatılmaz, yaşanır” olabilir.